Geleceğimizin teminatı gençlerimize bugün sahip çıkmayacağız da ne zaman sahip çıkacağız diye merak ediyorum. Bunun için neler yapabiliriz şöyle bir gözden geçirelim.
Çocuklarımız hep bizi örnek alır, zamanla da en çok bize benzerler. Çocuklarımızdan önce biz onlara saygı göstermeliyiz ki çocuklarımız gelecekte önce kendilerine sonra da başkalarına saygı duyabilmeyi, hakkı, hukuku, adaleti öğrenebilsin.
Biz aileler çocuğumuzdaki davranış bozukluğunu asla hafife almamalıyız. Ergenlikten başlayarak çocuğumuzdaki davranış bozukluklarını iyi gözlemlemeli, ne yapıp edip onunla yakından ilgilenmeli, karşılıklı uzun uzun konuşmalıyız. Bir genci anlamak, onunla iyi bir ilişki kurabilmek her zaman zordur. Biz ailelere de işte o zoru başarmak düşer.Eğer çocuğumuzla ilişkilerde bir yerlere varamıyor, çocuktaki şiddet eğilimini durduramıyorsak, mutlaka psikiyatriden yardım almalı, kliniklere çocuğumuzu bizzat götürüp getirmeli, doktoru ve psikoloğu ile biz de ilişki kurmalı, yapılan önerileri dikkatle dinlemeli ve uygulamalıyız.
Onlara ne söylediğimiz değil, onlara kendi üzerimizden nasıl örnek olduğumuz daha önemlidir. Onlar hep bizi örnek alır, zamanla da en çok bize benzerler. Çocuklarımızdan önce biz onlara saygı göstermeliyiz ki çocuklarımız gelecekte önce kendilerine sonra da başkalarına saygı duyabilmeyi, hakkı, hukuku, adaleti öğrenebilsin.
Çocuklarımıza gösterdiğimiz ilgi her zaman çok önemlidir, onları gördüğümüzü, önemsediğimizi, bizim için çok özel olduklarını bilmeli çocuklarımız. Onlara her konuda baskı yapmak, ağır kurallar koymak, bu kurallara uyulmadığında onlara şiddet uygulamak, onları aşağılamak kadar, çocuğu her konuda özgür bırakmak da yanlıştır. Çocuğumuza hangi konularda müdahale edeceğimiz, nerede “Evet” nerede “Hayır” diyeceğimiz konusuna özen göstermeliyiz.
Aşırı ilgiyle çocuklarımızı boğmak, her konuda onlara müdahale etmek, onlara seçim hakkı tanımamak, aşırı bir düşkünlük göstermek de onları çaresiz bırakır. Eskiler buna “Azı karar, çoğu zarar” derlerdi. Çocuğa saygı göstermek, onun geleceği açısından çok önemlidir. Yediğine içtiğine, yemediğine içmediğine, giydiğine giymediğine, oturduğuna kalktığına çok müdahale etmek, onu korumak değil, çaresiz ve güçsüz bırakmak demektir.
Bir gencin o ailenin bir üyesi haline gelebilmesi için ailenin ona ufak tefek de olsa bazı sorumluluklar vermeye başlaması ve çocuğu bu konuda yüreklendirmesi gerekir. O aileye, o eve misafir gibi girip çıkan, her ihtiyacı başkaları tarafından karşılanan, aileye hiçbir katkısı olmayan gençler, hem o aile hem de toplum için her zaman sorun yaratır.
Her şeyden önce bu gençler kendilerine bile bakmayı bilmediğinden evden ayrıldıkları zaman sudan çıkmış balığa dönerler. Kendilerine hiçbir konuda güvenmez, bu güvensizlik duygusunu kabul etmek de onlara çok zor geldiğinden bunun tam tersi davranışlarda bulunurlar. Abartılı el kol hareketleri, çabuk öfkelenmeler, seslerini yükseltmelerle etrafa korku salarak asıl dertlerine çare ararlar. Asıl dertleri ise güvensizlik nedeniyle içlerinde oluşan korku duygusudur.
Güven duygusu sadece gençler için değil hepimiz için bütün duyguların anasıdır ve eksikliğinde hayat boyu bizi çok zorlar. Kendine güvenmek deyince bu söz önce hepimizi korkutur. Ne de olsa insanız, her konuda kendimize sonuna kadar güvenemeyiz.
Güven duygusunun en basit tarifi, kendimize yetebilmek, değişen hayat şartlarına uyum sağlayabilmek, gerektiğinde tek başına kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek, bu konularda kendimizi geliştirebilmek için çaba sarf etmektir. Bu duygu insanlara oturduğu yerde gelmez, kendimizi kendimize kanıtlamamız için çaba gerekir, fırsat gerekir.
Kalın sağlıcakla.